Günümüz İttihatçılığı ve İttihatçı Doktrinler

İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) Osmanlı Devleti’nin son yıllarında hem teorik hem de pratik olarak varlığını sürdürmüş; ihtilalci, devrimci, politik şiddetçi, özgürlükçü ve gizli bir yapılanmadır. Cemiyet’in mevcut ideolojisine dair fikirler günümüzde dahi tam olarak oturmuş olmamakla beraber, ortaya çıktığı dönemlerde de yapının fikriyatı mutlak şekilde belirlenmemiştir. Bununla beraber, 1909 senesine gelindiği vakit 850.000 üyeye sahip olan derneğin hâlihazırda ideolojik olarak bir kişiye ya da düşünceye bağlı kalması beklenemez bir durumdur. Bu düzen, İTC araştırmalarını zorlaştırdığı gibi, düşünsel olarak da takipçilerini kalıplar dışına çıkartmaya mecbur bırakmaktadır.

İttihat ve Terakki hakkında hipotez üretmek zor bir uğraşıdır. Örgütün çeşitli safhalardan meydana gelen oluşumu, net değerlendirmeler yapmayı güçleştirmekle beraber, Cemiyet’in siyasi tarihi ile alakalı metodoloji uygulamak daha rahattır. Vakıa örgütün politik tarihi büyük oranda aydınlatılmış olmakla beraber, kaynak bolluğu da araştırmacıların önünü açmaktadır. Birincil kaynaklar ve bunların desteklediği ikincil kaynakların fazlalığı, günümüzde İttihat ve Terakki’yi öğrenmek ve anlamak hususunda elimizi rahatlatmaktadır. Bu durumda, neden-sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleştirilecek tarih okuyuculuğu olumlu sonuçlar doğurmaktadır.

Yukarı paragrafta bahsi geçen siyasi tarih ve üzerine üretilen hipotezler ekseriyetle mantıklıdır. Bu durumda okuyucuların ve bizim çerçevemizden değerlendirmek gerekirse İttihatçıların, örgütün geçmişini bilmesi olağan bir durumdur. Fakat buna rağmen, İTC politik yaşanmışlıklar ve tarihçilik statüsünde de yanlış değerlendirmelere maruz bırakılmaktadır. Bunu hem İttihatçılar, hem de aleyhine fikir üreten Kontr-ittihatçılar gerçekleştirmektedirler. Yine de İTC çizgisinden çok da uzaklaşılmamaktadır. Örnekle taçlandırmak gerekirse; bir kişinin tarihçi ya da araştırmacı kimliği ile gerçekleştirdiği İTC sorgulamaları ve ulaştığı sonuçlar gerçek olabilir. Yine aynı tarihçinin kimi duygularla yaptığı sübjektif araştırmalar her konuda, teşkilatın lehine ya da aleyhine yanıltıcı görülebilir. Bu durum, çeşitli argümanlarla kolay bir şekilde çürütülmekle beraber kalıcı hasarlar bırakmazlar. Bu durumda odaklanmamız gereken asıl konu, sübjektifliğin nasıl kullanıldığıdır.

İTC aleyhinde üretilmiş ve propaganda maksadıyla kullanılan bütün söylemler, işin ehli tarafından kolay bir şekilde çürütülebilir. Örnek vermek gerekirse; İttihatçıların Masonlarla olan ilişkileri 1910 senesinden beri gündemdedir ve günümüzde hala İttihatçıların önüne sürülmektedir. Bu durum, İttihatçıların arasından işini bilen, propaganda tekniklerine hâkim bir üye tarafından kanıtlar, belgeler, hipotezler ve üstün hitabetle yerle bir edilir. Buna müteakip Kontr-ittihatçıların da akılsız oldukları kanısına vardıysak işler daha hızlı ve kolay olur. Bu durumdan anlaşılacağı üzere İttihatçılar yüksek donanımlı olmak zorundadırlar. Aksi halde verilecek karşı savlar işleri daha fazla bozabilir, aksatabilir ve itilafa düşürebilir. Buradan da günümüz İttihatçılığının ilk doktrinini de bulmuş oluyoruz: İttihatçı donanımlıdır.

Her açıdan kendisini yetiştirmiş bir İttihatçının alt edemeyeceği yapı ve kişi yoktur. Bu durumda denebilir ki, aleyhte var edilmiş sübjektif yorumlar olduğu kadar İTC lehine de üretilmiş sübjektif yorumlar bulunur. Bu söylemler, İttihatçının duygusal patlamalarının ve kininin bir ürünüdür fakat yapı için çok yıkıcı sonuçlar doğurur. Gözlemlerimize dayanarak şu örnek üzerinden açıklamalar getirebiliriz; İttihatçının içindeki şahıs sevgileri örgütün önüne geçebilir ve hem dini hem de milli duyguları orantısız kullanabilir. Bu durumda ortaya gerçeklikten uzak, edebi dramlar ortaya çıkar ve rasyonellik kaybolur. Bir İttihatçının içindeki aşırı Enver sevgisi ve başta Paşa’nın ölümü olmak üzere hayatının dramatize edilmesi, süslü cümlelerle bezenmesi, İTC için sıkıntılı durumlar doğurur. Vakıa İttihat ve Terakki Cemiyeti son derece ayakları yese basan, Makyavelist hatta pragmatist bir yapıydı. Bu durumda tarihten beslenip İttihatçılık oynayan, aşırı epik söylemlerde bulunan, deyim yerindeyse olayları dramatize eden şahıslar hem tarih biliminden uzaklaşmakta, hem teşkilatın yapısını bozmakta hem de gerçeklikleri çarpıtarak İttihat Terakki’nin hatırasına zarar vermektedirler. Aynı şekilde 21. Yüzyıl’da tekrar canlanmaya başlayan İttihatçılığı mahvetmektedirler. Buradan da anladığımız gibi İttihatçılık ve İttihatçı gerçekçi olmak zorundadır.

Bu sözlerimize ufak bir açıklama daha getirmek zorundayız. Tabi ki kitlesel bir hal alan her ideoloji içerisinde duygusallık barındırmaktadır. Lakin bu duygusallık hiçbir zaman konvansiyonel durumları etkilememeli, stratejileri yaralamamalı ve kitle ruhunu daraltmamalıdır. Kişiler, kendilerine motivasyon sağlayan sembolist yaklaşımları tadında bırakmalılar ve kendi gerçeklerinde harmanlamalılardır. Buradan da anladığımız gibi tıpkı Komünizm, Faşizm, Liberalizm, Anarşizm gibi İttihatçılık da bir ideolojidir.

Bu konuları ve İttihatçı Manifesto’nun ilk üç maddesini saydıktan sonra tekrar başa dönmeliyiz. İttihatçı fikir nedir?

İttihat ve Terakki Cemiyeti, hiçbir zaman tek çekirdekli bir örgüt olmamıştır. Bu çerçevede İTC, tüzel bir yapı olarak kendisine doğrudan bir ideoloji benimsememiş, herhangi bir kutbun sancaktarlığını yapmamıştır. Hal bu, her dönem şartların gerektirdiği gibi hareket eden örgüt, siyasi ve kitlesel zemini her daim iyi analiz edebilmiş ve buna göre konumlanmıştır. Filhakika bu durum, İTC’nin temel dinamiğini de hiçbir zaman sarsmamıştır ve İttihatçılar her zaman Milli Unsurlar olarak benliklerini muhafaza etmişlerdir. Sadece dönemlerin şartlarını analitik bir düzlemde inceleyerek kendi Milliliklerine göre şekillendirmişlerdir. O sebepledir ki İttihatçıları, İttihatçılık dışında herhangi bir fikirle anmak yanlış olduğu gibi büyük bir gaflet olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle 1908 Meşrutiyeti’ne bakarak İttihatçıları salt devrimci olarak nitelemek yanlış olduğu gibi, Milli duruşlarını göz önüne alarak cemiyet üyelerine anakronizm uygulayarak Ülkücü demek de bir o kadar yanlıştır. Cemiyet’in dindar üyelerine bakarak İTC’yi İslamcı olarak anmak hata olduğu gibi, ateist yoldaşları da öne çıkartarak seküler demek de bir o kadar hatalıdır. İttihatçı, sadece İttihatçıdır ve başka ideolojilerin mutlak egemenliğini kabul etmez.

Bütün bunların bizi ulaştırdığı sonuç ise bellidir; ister Türk Milliyetçisi, ister Sosyalist, ister İslamcı ister Liberal olsun, İttihat ve Terakki içerisindeki bir kişinin tabi olup biat ettiği tek oligark şey İttihatçılığın kendisidir. İttihatçılık her şeyin üzerindedir.

Peki, İttihatçılık nedir?

İttihatçılık, vatanseverliğin en aşırı halidir. İttihatçı, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’ni yaşatmaya ant içen, ülkesi için başta fikirlerini, yeri gelince de her şeyini feda eden kişidir.

Bu tanım çerçevesinde İttihatçı hakkında denebilir ki O, içinde ülke sevgisi taşıyan ve bu uğurda her şeyini veren insandır.

Bu özellik bağlamında İttihatçılığın temelini de oluşturmuş oluyoruz. Tanımlamaların içini de doldurmak elzem olacaktır.

Donanımlı, vatansever, gerçekçi ve İttihatçı olan nefer, bu özelliklerini tek bir vücutta birleştirmesinin akabinde hem ruhen hem de siyasi olarak belirli standartlara da kavuşmaya başlar. Herkesin bir olamayacağı bir gerçek olarak önümüzde dururken aynı zamanda kitleler bütünlüğü de spesifik olarak kişinin menfi durumundan etkilenmektedir. Teşkilatlar, en zayıf halkaları kadar güçlü durabilirler. Bu doğrultuda zayıf halka ayrıştırılmadan kuvvetli özelliklere vakıf olması sağlanmalıdır. Anlaşılıyor ki İttihatçı öğreticidir ve fertler dayanışma içerisinde ancak kuvvetli durabilirler.

Manifestonun bütününde yer alan özellikler teşkilatın çatısını oluşturmaktadır. Çatının altında ise İttihatçı ahlak ve davranış öğretileri bulunmaktadır.

Manifestonun bütününde işlenen özelliklere sahip her nefer İttihatçı olabilir. Bu üst tanımların altını da, söz konusu maddelerin alt nitelikleri doldurmaktadır.

Nedir bu nitelikler?

İttihatçı, fikri tartışmalara girmekten hiçbir zaman çekinmez. Bu sebeple her zaman kendisine yöneltilecek olan argümanlarla başa çıkabilir ve düşüncelerinin yerilmesinden çekinmez. Böylece her daim zihni açıktır ve öğrenmeye açtır. Öyleyse denebilir ki İttihatçı farklı fikirler ile münakaşaya açıktır.

İttihatçı, fikri mücadelesini her açıdan destekleyebilir. Diplomasiden anlar ve nasıl davranacağından emindir. Bütün bunlara ilaveten fikri mücadelesinin engellendiği ve hem fertlerin hem de bütün yapının şiddet odaklı tehlikelere açık hale getirildiği durumlarda rakiplerine karşı koymaktan çekinmez. Öyleyse denebilir ki İttihatçı gözü karadır.

İttihatçı; toplumsal kurallara, hayat disiplinine ve rakipleri de dâhil olmak üzere insanlara saygı duyar ve aşırıya kaçacak her türlü hareketten kendisini soyutlar. Tartışmalarda, teşkilatçılıkta ve sosyal hayatta ahlaka ve terbiyeye uygun davranmayı hedefler. Öyleyse denebilir ki İttihatçı saygılıdır.

İttihatçı, kendisinden önce her alanda ortaya konulmuş düşünceleri, uygulamaları ve faaliyetteki şahısları bilir, gerekli iletişimi sağlar. Bununla beraber, bilhassa eskilerin geleneklerini, göreneklerini, şahısların kurallarını ve camiaların dayattıklarını doğrudan kendisine şiar almaz. Her zaman gençlerin fikirlerini önemser, gelenekçi kanatta kalmış ve çağa ayak uyduramamış insanların telkinleri ile hareket etmeyi kabul etmez. Sürekli çağcıl hamlelerde bulunur ve eski doktrinleri çağa göre uyarlar. Çağın gerisinde kalmışlara ve eski tüfeklerin saltanatına karşı yeni fikirleri ve yaşayışları benimser. Öyleyse denebilir ki İttihatçı inkılâpçıdır.

Bütün bu özellikler çerçevesinde aklımızda farklı, yeni bir İttihatçı modeli oluşmaktadır. Yine söylemek mutlak suretle gereklidir ki, bahsi geçen İttihatçı doktrinler, 21. Yüzyıla uygun, ideolojisini kendisine sancak eden yeni bir insan figürü oluşturmaktadır. Böylece günümüz İttihatçılığı, şovenist söylemlerden uzak, taşra tipi milliyetçilikten sıyrılmış, yenilikçi bir konuma gelmektedir.

Günümüz İttihatçılığına bakış kısaca bu şekildedir. Tabi suretle bu bildirge, İttihatçı öğretilerin sadece başlangıcını oluşturmaktadır. İlk 10 maddesi bu şekilde olan İttihatçı Doktrinlerin tamamının paylaşılması hakkı saklıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz